23 Kasım 2011 Çarşamba

Walking With Strangers - Hardships

Normalde hepimiz İsveç'i kuzey metaliyle veya en uç noktada post-rock ile özdeşleştiririz, ne de olsa alışılageldik sound'larından vazgeçemeyeceklerdir. Kuzeyin, birbirinden etkilenen metal türleri arasında sıkışıp kaldığı zannı aslında son yıllarda oldukça devrilmiş bir düşüncenin ürünü, zira özellikle metalcore sahnesinde bu yenilenmenin örnekleri gittikçe çoğalıyor. İşte yeniliğin en son aşamalarından birinde, karşımıza Walking With Strangers çıkıyor ve varolan çoğu tabuyu alt üst etmeye başlıyor bile. 

2009'dan beri müzikal hayatlarını sürdüren Trollhättan gençleri, geçtiğimiz sene Buried, Dead & Done adlı EP'leriyle adlarından oldukça fazla söz ettirmişlerdi. Zira müzikalitenin zirvede olduğu bir kayıt ortaya çıkarmalarının yanında, ilerisi için de son derece ümit verici bir gelişim kaydetmektelerdi ve bunun meyvelerinin 2011 yılında almaya başladılar. Yine kendi imkanlarıyla hazırlamış oldukları debut albümleri Hardships, bu çıkışlarının en büyük ürünü ve her anlamda on üzerinden on verilecek bir prodüksiyon. 

Parçaların altyapısı bilindik metalcore sound'ları dışına çıkarak hem enerjik hem de melodik bir ortam oluşturuyor ve kaotik duruşu, dinamikleri ve duygusal öğeleri patlamaya hazır hale getiren yapısıyla enfes bir yapı ortaya koyuyor. "Roots", "A Diamond Amongst Stones" ve "Never" parçalarında anlaşılabileceği gibi, sert core ritmleri ve riff'leri üzerine harikulade armoniler katan iki gitarist Ciffe Lennartsson ve Pontus Johansson grubun bu özgün stilini yaratan öğelerin başlıca mimarları denilebilir. Özellikle "These Walls pt.2" adlı interlude'da gözlenen djent etkisi, aslına bakılırsa tüm parçalarda ara formlar halinde serpiştirilmiş durumda ve bu, gerçek anlamda dinleyici odaklayan ve ilgisini koruyan bir özellik olarak dikkat çekiyor.

Vokallerde Robin Schulz'un performansı kesinlikle takdire şayan, geçişlerdeki patlamaları çok etkili bir şekilde yaşatan bir vokal tarzı olmasının yanında, brutal frekanslarında da oldukça rahat biçimde kayabiliyor ve böylece melodik özellikleri fazla olan parçalara harikulade uyum sağlıyor. Zaten albümün ilk çıkış parçası olan Dead Hands'in video klibinde de bu bahsettiğim performansa birebir tanık olabilirsiniz :
Albüm genelinde olabildiğince az gitar ve vokal efekti kullanılmış olması da elbette büyük bir artı, özellikle son 1 senede yapılan çoğu miksajda rastladığımız breakdown ile katışık vokal efektleri bu albümde bir ya da iki kez karşımıza çıkıyor. Temele bakıldığında ise, grubun sound olarak Elitist ve Northlane arası bir formda olduklarını söyleyebilirim; hatta "Heart" adlı parçaları Elitist'in Caves'i ile riff bakımından bir miktar benzerlik taşıyor, fakat onlar için bunun en fazla bir ilham kaynağı olmuş olabileceğini tahmin etmek zor değil. 

Sonuç itibariyle, Hardships her yönüyle özel bir kayıt ve grup bu "özel" eserlerini birarada uzun uzun çalıştıkları 2 seneye borçlular. Albümün kapanış parçası "Set Your Mind" muhtemelen bu fikirlere dayanan bir özet olacaktır, dinlemeniz yüksek derecede tavsiyemdir. 

Parça Listesi :
01. Legends
02. Roots
03. Heart
04. Dead Hands
05. These Walls Pt.I
06. Never
07. Feed
08. A Diamond Amongst Stones
09. These Walls Pt.II
10. Set Your Mind


ararar

Northlane - Discoveries

2011'in sonlarına yaklaşırken yeni ve kaliteli albümlerin sayısında da ciddi bir artış gözlenmekte. Özellikle metalcore sahnesinde yeni nesil grupların artmış olması, rekabeti de doğrudan etkileyerek daha fazla kaliteli yapımın ortaya çıkmasını sağladı diyebiliriz. Avustralya'nın baş şehrinin batı yakasında 2009 yılından bu yana çalışmalarını sürdüren genç beşli Northlane, Eulogy Records ile tanışmalarının üzerinden fazla süre geçmeden ilk LP'leri Discoveries'i yayımlayarak piyasaya oldukça iddialı bir giriş yapmış oldu. Bir kalemde metalcore, post-hardcore ve djent sound'larını katıştırmış olmalarıyla büyük ilgi çekecek olmaları bir yana, parçaların trafiklerinde gösterilen efor ve enstrümantal hakimiyetleri bakımından son derece üstün bir konumda oldukları aşikar. Yeni nesil gruplar arasında yer alıyor olsalar da sanki 10 senedir biraradalarmışcasına uyumlu ve teknik bir yapıları mevcut, bu da doğal olarak parçaların kalitesine yansıyor. Djent konsepti üzerinde düşünürsek PeripheryStructures ve Volumes gibi gruplarla rahatlıkla bir tutulabilecek olmalarının yanında, metalcore etkisi olarak da gerek breakdown'ları gerekse melodik riff'leriyle bambaşka bir bileşim sunuyorlar. 

Vokallerde Adrian Fitapaldes'in inişli çıkışlı ve dinamik performansı, hem metalcore'a hem de post-hardcore'a yatkınlık sağlayarak parçaların içersinde ilginin hep üst düzeyde tutulabilmesini sağlıyor. Clean vokallerin "Solace" dışındaki tüm parçalarda duyulabileceği Discoveries'in en farklı yanlarından biri de temponun hiç düşmüyor olması. Melodik öğelerin kullanıldığı kısımlar dahi akışı yavaşlatmasına rağmen heyecanı ve enerjiyi tüketmiyor. Davulda Nic Pettersen'in setin tamamını kullanan agresif tekniği özellikle djent'e büyük bir katkı sağlamasının yanında, geliştirici fikirlerini "Abrasumente", "Metamorphosis" ve "Transcending Dimensions" parçalarında çok net bir şekilde fark edebiliyoruz.

Gitarların uyumu bakımından tüm parçalar dikkat çekici, fakat aralarından "Dispossession" ve "Exposure" bir iki adım daha öne çıkarak kulaklarımızı o enfes riff'lere kabartmamızı sağlıyor ve tarzlar arasında ne kadar esnek geçişler yapabildiklerini de gösteriyorlar bizlere. Kayıttaki her parçaya gösterilen lirikal ve enstrümantal özen ve derinlik, kullanılan farklı teknik ve dinamikler, Discoveries'in bambaşka bir noktada değerlendirilmesini mümkün kılıyor -ki bu sayede senenin en güçlü yapımlarından biri olduğu kanaatini net bir şekilde ortaya koyabiliriz. 

Albümden güzel bir örnek olarak "Metamorphosis", aşağıdaki linkten dinlenebilir ve bu, albümün tamamını edinerek devamını getirebilmeniz için güzel bir başlangıç olacaktır :

Parça Listesi:
01. Dispossession 
02. Abrasumente 
03. Comatose 
04. Transcending Dimensions 
05. Discoveries 
06. Collision 
07. Exposure 
08. Metamorphosis 
09. Solace 
10. I Shook Hands With Death 

16 Kasım 2011 Çarşamba

Like Moths To Flames - When We Don't Exist


Ohio'lu metalcore beşlisi Like Moths To Flames'in debut albümü sonunda karşımıza çıktı. 2009'dan bu yana sürdürdükleri performanslarını 8 Kasım 2011 tarihinde çıkardıkları When We Don't Exist adlı debut'larıyla süsleyen grup, 2 senelik süre zarfında nasıl büyük bir aşama kaydettiklerini adeta üstüne basa basa kanıtlamış oldu. Rise Records'un büyük umutlar beslediği gruplardan biri olmalarının yanında, güçlü sound'larını da kuruldukları tarihten bu yana korumayı başarmış olmaları onlar için mutlak bir artı. "When We Don't Exist" tam bir albüm çalışması olarak onlar için bir ilk, öncesinde ise 2010 tarihli Sweet Talker EP'leriyle oldukça büyük sükse yapmışlardı. Fakat hem prodüksiyon, hem de miksaj olarak bu albüm grubun diğer tüm çalışmalarından fersah fersah ötede. 

Albüm oldukça hafif bir girişe sahip "The Worst In Me" parçasıyla başlıyor, elbette parçanın sonlarına doğru grubun gerçek sound'una şiddetli bir şekilde tanık oluyoruz. İkinci parça "GNF" ise vokalist Chris Roetter'e eşlik eden Upon A Burning Body vokali Danny Leal sürprizi ile öne çıkıyor ve son derece güçlü sözleri, bitmek bilmeyen enerjisi ve özellikle gitaristler Zach Huston ve Eli Ford'un harika uyumları ile doğrudan kulağa hitap eden bir parça olduğunu söylemek mümkün. 

Üçüncü parça "No Hope" enfes breakdown'ları ve sert riff'leriyle öne çıkıyor, özellikle kapanış breakdown'ı tam bir bomba etkisi yaratmakta. Öte yandan basçı Aaron Douglas'ın da clean vokallerdeki hoş performansı gözden kaçmamalı. Hemen ardından gelen "You Won't Be Missed" ise albüm çıkmadan önce yayımlanan Single EP'nin esas parçası idi; melodik ve clean öğelerin harmanlandığı nakaratı ve etkili breakdown geçişleri ile grubun tanıtıcı parçalarından biri olmaya aday bir eser.

Beşinci sıradaki muhteşem parça "Faithless Living" adını taşıyor ve şüphesiz bu parçanın albümdeki en güçlü parçalardan biri olduğunu söylemeliyim. Harikulade ataklarla, sarsıcı breakdown'larla ve son derece keyifli clean vokallerle bezenmiş tam bir metalcore sound kanıtı sanki. Ardından gelen altıncı parça "Your Existence" ise zaten en başında sert bir breakdown ile girerek niyetini belli ediyor ve bu güçlü yumruklarını son saniyeye kadar indirmeye devam ediyor. Tam bir moshpit parçası olmasının yanında, beatdown metalcore havasının sonuna dek hissedildiği nadir eserlerden biri olarak da kabul edilebilir. Parça içinde yayılan atak ve breakdown bileşimleri son derece akıcı ve sarsıcı bir etki yaratmış ve salt bu akıcılığından bile benim albüm içindeki bir numaralı parçam "Your Existence" oldu. İşte video klibi de hemen aşağıda, çekinmeden izleyiniz :
Albümün 7. parçası "Trophy Child" ve ardından gelen "My Own Grave" trafikleri bakımından az çok benzerlik gösteren iki parça, fakat özellikle My Own Grave'de kullanılan riff'ler harika. Burada davulcu Lance Greenfield'a da bir parantez açmak gerekecek, zira kendisi gerçekten takibi zor kısımlarda ve ani geçişlerde hiçbir şekilde aksamadan ataklarını kuvvetli şekilde devam ettirebilen ve hatta bunu son derece rahat bir çalma biçimiyle yapabilen az bulunur davulculardan biri. Bu parça dikkatli dinlenirse Lance'in sahici bir farklılık yaratmış olduğu net bir şekilde anlaşılacaktır. 9. sırada bulunan "Something To Live For" ise albümün en uzun parçalarından biri olmasının yanında melodik öğelerin sık kullanımıyla da oldukça öne çıkan bir eser. Kıvam bakımından post-hardcore yakınlığı göze çarpıyor belki, fakat parçanın tek ve muhteşem breakdown'u yaklaşık 40 saniyeye yakın sürerek bu düşünceyi yerle bir etme gücüne de sahip olduğunu gösteriyor olmalı.

Sona doğru yaklaşırken 10. parça "Real Talk" karşımıza çıkıyor ve bu parçayı direkt Sweet Talker adlı EP'lerinden çıktığını anlıyoruz. Fakat bu yeni versiyonu öncelikle sözleri bakımından, sonrasında da enfes miksajı bakımından ayrı bir özelliğe sahip. "Take some time, I've been fine, I've been here waiting for you..." şeklinde kapanışı ise çok manidar; parçanın albüm versiyonu için albümü indirmeniz gerekir elbet, fakat EP versiyonunu hemen aşağıdaki linkten dinlemeniz -ne olursa olsun- şiddetle tavsiye edilir :
Kapanışı ise "Praise Feeder" ile yapılıyor ve gerek patlayan breakdown'ları, gerekse karmaşık trafikleri ile metalcore'un kaotik öğelerini sonuna dek kullanmış olduklarını bir kez daha kulaklarımıza çarpıyorlar. 

Kesinlikle senenin en güzel çalışmalarından birine imza atmış olan Like Moths To Flames kısa zamanda geniş bir takipçi kitlesine ulaşmış halde ve ilerleyen tarihlerde bundan çok daha fazlasını görebileceğimiz hiç uzak bir ihtimal değil. 

Parça Listesi :
1. The Worst In Me
2. GNF
3. No Hope
4. You Won't Be Missed
5. Faithless Living
6. Your Existence
7. Trophy Child
8. My Own Grave
9. Something To Live For
10. Real Talk
11. Praise Feeder

5 Kasım 2011 Cumartesi

For ALL I AM - Lone Wolf

Chicago'lu metalcore beşlisi For ALL I AM, yeni EP çalışmaları Lone Wolf ile karşımızda. Yaş ortalamaları 20 civarında olan bu gençlerin daha şimdiden kendilerine has bir sound'a sahip olduklarını rahatlıkla söyleyebilirim. Son kayıtları Lone Wolf da bu fikri sağlam bir şekilde destekliyor zaten; 5 parçalık EP baştan sona klas ve kaliteli, basit bir kayıt olmadığı her haliyle anlaşılıyor. Kendi çabalarıyla hallettikleri profosyonele yakın prodüksiyon, gerçekten yerine harikulade şekilde oturmuş ve grubun kendi çizgisini daha da belirgin hale getirmiş.

EP çok güçlü bir parça olan "Overthrown" ile başlıyor; bol drop'lu bass'lar ve ara ara djent'e dahi kayabilen harikulade bir metalcore stili göze çarpıyor. Olmazsa olmazlardan biri clean vokalli nakaratlar ise gitarist Chase'in keyifli sesiyle ortaya çıkıyor, fakat daha da ötesi breakdown'ların sarsıcı ritmleri özellikle kapanış kısmına yaklaşırken fena halde etki altına alıyor dinleyeni. İkinci sırada "Eyedentical" karşımıza çıkıyor -ki hem scream hem de brutal vokali enfes bir şekilde işleyen vokalist Aria'nın yanında, gitarlarda Tom ve Chase'in uyumları da çok etkili. Baştan sonra "tam" olmuş bir melodik metalcore sound'u mevcut parçada, gerek breakdown'ları gerekse akıcı riff'leriyle kesinlikle dikkat çekici bir parça "Eyedentical". İşte bu enfes parçayı aşağıdaki linkten dinleme şansınız var :
Üçüncü sırada "Injustice" var ve EP'nin en kısa parçası olmasına rağmen bol breakdown'ı, tadı damağınızda kalacak clean vokalleri ve bitmeyen enerjisiyle fark yaratıyor. Özellikle parçanın ortasına gelirken başlayan breakdown'daki güçlü gitar tonları kesinlikle çok özel bir hava katmış; Mario'nun basları ise bu parçayı ayrı kılan en büyük etken, dinleyince hak vereceksiniz. Dördüncü parça "Holes" ise melodik başlangıcı ile ve clean öğeleriyle dikkat çekiyor, ancak ikinci dakikaya yaklaşılan saniyelerde öyle sert bir breakdown giriyor ki apayı bir boyuta giriyorsunuz. Trafikleri son derece yerinde ve karmaşık ritmleri ve riff'leri dinleyeni fazla yormadan aktarabilen bir parça kısacası "Holes". 

EP'nin kapanışı "Afterlife" ile yapılırken, daha ilk saniyeden parçanın davul ve gitar ahengi sizi sarmaya başlıyor. Clean vokallerin, sağlam altyapılı breakdown'ların ve melodik metalcore öğelerinin harikulade şekilde bezendiği lezzetli bir kapanış çalışması "Afterlife".

Senenin kesinlikle dinlenilmesi gereken eserlerinden birini yaratmış olan For ALL I AM'i takip etmeye devam edin!
Parça Listesi :

1. Overthrown
2. Eyedentical
3. Injustice
4. Holes
5. Afterlife