25 Aralık 2011 Pazar

Forever Orion - Passion. Love. Harmony.

Bir yanda Elitist'in djent yaklaşımı ve karmaşık ritmleri, diğer yanda ise Misery Signals'ın melodik metalcore öğeleri. Evet, sadece iki İngiliz'in ortak ürünü olan Forever Orion, bu iki grubun sound'larını bir nevi tek çatı altında minimize ederek çok ayrı bir lezzet ortaya çıkarmış oldu ve uzun çalışmalarının ardından 16 Aralık 2011 itibariyle de debut albümleri Passion. Love. Harmony'yi piyasaya sürdü. 

Elitist grubunun gitaristi, çok özel müzisyen Julian Rodriguez ve özellikle ona clean vokallerde eşlik eden yakın arkadaşı Chris Balay tarafından yürütülen Forever Orion projesinin doruk noktası olarak gösterilebilecek debut albümlerinde, metalcore'un tüm melodik öğelerinin estetik bir ambient havuzunda yüzdürüldüğü özgün bir sound kulakları doldururken, yer yer djent'e de yaklaşan kaotik bir hava hissediliyor. Gerek akıcı sololarla, gerekse güçlü ataklarla süslenmiş nakarat sonlarıyla ve sert djent ritmlerine eşlik eden ince tondan yürüyen riff'lerle harikulade bir sentez oluşturmuş oldukları aşikar. Ayrıca albümde yer alan enstrümantal parçaların sayısı da hiç azımsanacak bir oranda değil; yalnızca bu özellikleri bile ikilinin müzikaliteye ne kadar önem verdiklerini gösteriyor. Zira onlar için olay salt metalcore ritmlerini hafif melodilerle birleştirerek bunu sade bir halde sunmak olsaydı, örnekleri artık binlerle ölçülebilecek eser okyanusuna küçücük bir nokta dışında herhangi bir etkileri olmayacaktı.

Albümden öne çıkan parçalar olarak, son derece hafif ve keyifli girişiyle tipik Misery Signals rüzgarları estiren "Answers", bu rüzgarları arkasına alarak sarsıcı ataklarla bir bombaya dönüşmüş "Many Waters" ve kanımca grubun en lezzetli eseri "Harmony." belirtilebilir. Özellikle "Harmony." parçalarını belirtmemin sebebi,varolan djent etkisinin yarattığı enerjiyle birlikte muhteşem armonilerin bu enerjiyle birleşip usulca içinize işleyebilmesi. Sizi tutup aniden içine çekebilecek kadar güçlü bu parçayı aşağıdaki linkten istemediğiniz kadar dinleyebilirsiniz : 


Yılın son haftasına girerken, Aralık ayı itibariyle piyasaya düşen içi 'dopdolu' albümlerden biri de kesinlikle Passion. Love. Harmony olarak göze çarptı. Tükenmeden ve tüketmeden dinlenilmesi, hatta melodiler diyarında dinleyenlerin kendilerine eşsiz yerler edinmeleri de tavsiyem olacaktır. Albümün en büyük sürprizi ise en sonda, fazlası değil, bu ipucu da aklınızda bulunsun! Bir sonraki makalede görüşmek dileğiyle. 

Esen kalın. 
Parça Listesi :
1. Genesis (1:58)
2. Many Waters (3:20)
3. Answers (4:36)
4. New Light (1:35)
5. The Great Escape (3:49)
6. In Memory Of... (4:38)
7. Elevation (3:16)
8. Passion. (2:39)
9. Love. (3:51)
10. Harmony. (4:02)
11. Answers (Instrumental Version) (4:36)
12. Harmony (Instrumental Version) (4:18)
13. Fixation On The Darkness (Killswitch Engage Cover) (3:36)

Modern Day Babylon - The Manipulation Theory [EP]

Özellikle 2011 yılı itibariyle Amerika ve Avrupa topraklarında önü alınamayan biçimde yayılmakta olan djent furyası, sonunda Çek Cumhuriyeti'ne de ulaşarak ne denli derin bir janr olduğunu kanıtladı. Metronomları dahi şaşırtan ritmlerin ve akılalmaz riff'lerin birbirinin içine tuhaf ve kaotik yollarla karıştığı bu janrın Çek bayrağını taşıyan temsilcisi Modern Day Babylon, 27 Ekim 2011 tarihi itibariyle The Manipulation Theory adlı debut EP'lerini piyasaya sürdü. Daha önce Apostate ve Scound gibi metalcore gruplarına da evsahipliği yapmış olan Çek piyasasına düşmüş ilk djent grubu olarak göze çarpan Modern Day Babylon'un en önemli özelliği, 'djent 3 kişiyle icra edilebilecek bir tarz değildir' ifadesini yerle yeksan etmeleri - ki bu halleriyle dahi yeterince doyurucular. 

Sayfamıza misafir olan debut albümleri tamamen enstrümantal bir çalışma olmakla birlikte, grubun vokalsiz oluşu sound açısından en ufak bir eksiklik oluşturmuyor. Zira parçalar öyle baş döndürücü trafikler, öyle efsanevi sololar ve ataklar barındırıyor ki kendinizi müziğin bambaşka bir derinliğinde buluyorsunuz. Elbette sadece metal ve türevleri olmuyor sizi dolduran, ambient'tan jazz'a kadar çok geniş bir yelpazeyi kapsayan altyapıları mevcut ve bunların arasından tek bir tarza bağlılık oluşturmak kesinlikle gruba haksızlık olur! Öte yandan bir Animals As Leaders havası da belli kısımlarda hissedilmiyor değil, fakat onların dahi bir adım ötesinde olduklarını söylemeliyim. Burada da bariz bir 'gitarist' etkisi söz konusu; Modern Day Babylon'un beyni, gitarı, synth- programming ustası ve prodüksiyonu Tomáš Raclavský'nin bir eseri. Bu büyük beyin, basta Marek Mrvík ve davulda Vojta Šeminský'in harikulade uyumlarıyla ve enstrümanlarıyla döktürdükleri teknikleriyle sapasağlam bir djent altyapısı oluşturmaya yetmiş, hatta artmış, (t)aşmış. 

Parçalar arasında kıyas yapmak oldukça zor, nitekim her birinin kendine ait bir dünyası var gibi. Sırp asıllı Boston'lı gitarist David Maxim Micic'in biraz da doğu ezgilerinden esinlenerek 2 dakikaya yakın olağanüstü bir solo attığı "Universal Intelligence", metalcore ve djent bileşimleriyle dolup taşmış ve sololarında hayat bulabileceğiniz sarsıcı parçalardan "Instant Djentlemen" ve "Shivers", inişli çıkışlı trafiğini aksak metalcore ritmleriyle donatmış "Unknown Guest" ilk dinleyişte öne çıkanlar. Hemen her parçalarında tadından yenmeyecek, dinlemeye doyulamayacak sololar mevcut; bunlar arasında kaybolmaktansa her biri içinde kendi hikayenizi ve ruhunuzu bulabileceğiniz kanaatindeyim. Örnek babında, "Shivers" adlı muhteşem eseri aşağıda dinleyebilirsiniz. Fakat unutmayın, bu parçanın vokalli versiyonu albümün bonusu olarak geçmekte ve vokalde Zdeněk Lipenský adında genç bir yetenek var
Djent her ne kadar icraası zor bir tarz olsa da, eğer "içinizde" varsa sizin için en güzelini ortaya koyabiliyorsunuz. Emeğin ve tekniğin insan ruhunda birleşmesi, The Manipulation Theory gibi bir eser çıkarıyor ve altını da hiçbir şekilde boş bırakmıyor. Senenin mutlaka takip edilmesi ve defalarca işleye işleye dinlenilmesi gereken albümlerinden olduğunu belirterek, sonraki makalede görüşmek dileğiyle diyorum. 

Esen kalın.
1. Key Of Existence 
2. The Sings
3. Instant Djentlemen
4. Hearse The Halo
5. Unknown Guest
6. Shivers
7. Universal Intelligence
8. Analog Love
9. Shivers feat. Zdeněk Lipenský

17 Aralık 2011 Cumartesi

Apparitions - The Human Collapse

Senenin son 2 haftasına girmek üzere olduğumuz şu günlerde, alevlenen piyasaya yeni albümleriyle düşen ve "deathcore melodilerle güzel" düsturunu benimsemiş gruplardan biriyle daha karşınızdayım. Phoenix'li beşli Apparitions, yeni albümleri The Human Collapse ile bomba gibi geldi ve senenin sonuna doğru iyice coşmaya başlayan metalcore/deathcore piyasasına güzel bir katık oluverdi. Eskiden Knights Of The Abyss ve Giants Among Us gruplarında çalmış olan elemanların biraraya gelip "biz neden bangır bangır çaldığımız deathcore'u melodilerle armonilerle şekillendirmiyoruz?" demeleriyle böyle bir sound ortaya çıkmış diyebilirim. Zira oldukça sert breakdown'lar ile kalın tonlardan işleyen full boost'lu baslar birleşerek bir sarsıntı etkisi oluşturuyor, ancak melodik geçişleri parça içinde öyle güzel yayıyorlar ki sanki farklı duygusal dalgalanmaların birbiriyle kesişmesini yaşıyorsunuz. Bu kaotik ortamda vokallerin enerjisini içinizde buram buram hissetmeniz gerekiyor ki duvarları yumruklayacak kıvama gelebilin; işte bu noktada Griffin Kolinski'nin vokali bahsettiğim etkiyi ziyadesiyle yaratıyor. Her ne kadar ultra hızlı ritmlerle ve sert breakdown'larla bir nevi deathcore kakafonisi ortaya konsa da, vokalist Griffin'in hem scream hem de brutalleri birbirini dengeleyerek sound bazında fazlasıyla keyifli bir ağırlık oluşturuyor. 

Albümün ilk parçasından son parçasına kadar bolca sürprizle karşılaşıyoruz. Within The Ruins vokali Tim Goergen'in muhteşem bir şekilde eşlik ettiği "Sky Splitter" ve olabilecek en farklı, en uç Deftones cover'ı olarak sayılabilecek "Diamond Eyes" ilk olarak dikkati çekenler. Bir teknik deathcore grubunun Deftones parçası çıkarması hiç alışılageldik bir durum olmamakla birlikte, son derece melankolik bir havası olan parçayı nasıl bu kıvama getirdiklerine tanık olmak da bambaşka bir güzellik olsa gerek. 

Öte yandan "Naysayer" ve "The Purest Form" gibi parçalarda da gitarların birbirlerini ne denli iyi tamamladığını ve farklı armoniler-atmosferler denemekten asla kaçınmadıklarını da görmüş oluyoruz. "The Purest Form" deathcore akışını aniden giren bir akustik gitar geçişleriyle bozabilecek kadar cesur ve cömert iken, "Naysayer" ise kısmen de olsa post-hardcore'a -dahi- dokunabilen geçişlere sahip, ancak bu trafikten bir anda deathcore'un tabanına inebilmesi ve sololarla, ataklarla çok farklı iniş çıkışlara sahip olmasıyla bir nevi grubun özeti niteliğinde gözüküyor. Bu enfes parçayı aşağıdaki linkten dinlemeniz mümkün (bu arada "Naysayer"ın kelime anlamı da "aşırı şikayetçi ve negatif ruh haline sahip kişi" olarak geçmekte) ...

Tüm parçaların kendine has bir agresifliği ve sertliği olsa da, barındırdığı altyapı olarak son derece "dolu" bir prodüksiyon olarak dikkati çekiyor "The Human Collapse". Sadece gitarları için bile dinlenebilecek farklı çalışmalardan biri, fakat mutlaka her dinleyicinin bulabileceği ayrı bir hava söz konusu bu çalışmada. Nitekim bu çeşitliliği yakalayabilen albümler burada değerlendiriliyor, tavsiye ediliyor. İşbu albüm ise senenin "kesinlikle" dinlenilmesi gereken albümleri listesinin en üstlerine şimdiden ulaşmış oldu bile...
Parça Listesi :
1. Mechanical Manipulation
2. The Child
3. Sky Splitter (ft. Tim of Within The Ruins)
4. Naysayer
5. As Flies Feast
6. The Purest Form
7. Diamond Eyes (Deftones cover)

12 Aralık 2011 Pazartesi

In The Midst Of Lions - Shadows

Az çok birbirlerine yakın zamanlarda yayımlanan metalcore ve deathcore tabanlı albümler arasından göz ardı edilemeyecek kadar sivrilen ve önce kulaklarda, ardından da dinleyicinin ruhunda değişik kıvılcımlar yaratan albümleri çekip çıkarmak bazen beklediğinizden daha güç olabiliyor. Bu sık işleyen trafiğin arasında St.Louis menşei In The Midst Of Lions'ın son çalışması Shadows ciddi ölçüde ön plana çıktı ve iyi bir değerlendirmeyi hak etti. Bana kalırsa, Christian metal kapsamında gerek sözleri, gerek yarattığı duygu bakımından For Today, Saving Grace, veya bir Creations ayarında olduğu söylenebilir; ancak müzikalite bakımından For Today'in breakdown genişliğiyle, Saving Grace'in hardcore ritmleriyle veya Creations'ın karmaşık riff'leriyle birleşmiş bir sound getiriyor karşımıza In The Midst Of Lions
Önceki iki albümlerine nazaran Shadows oldukça farklı bir ayara sahip. 2009'da çıkardıkları debut albümleri Out Of Darkness sanki bir başlangıç aşamasıydı, hemen bir sene sonrasında Facedown Records etiketiyle çalışmaya başladıklarından sonra yayımladıkları ikinci albümleri The Heart Of Man "olmuş" dedirmişti. Fakat Aralık 2011 itibariyle piyasaya sürdükleri 3. albümleri Shadows, kesinlikle şimdiye kadarki en iyi işleri. Albümdeki 10 parçanın hepsi birbirinden dolu, hepsi birbirinden güçlü ve kaliteli; elbette bu aşamada albüm yapımcısı Zack Ohren'e de ayrı bir teşekkür yollamak gerekiyor. Deathcore açısından bulunabilecek her türlü yoğunluk mevcut bu albümde; brutal breakdown'lar, inanılmaz riff'ler ve sololar ile enerjisi hiç düşmeyen bir ritm bombardımanı sizi bekliyor diyebilirim. 

Hepsinden fazla dikkatimi çeken ise, gitaristler Ryan McAllister ile Sam Penner arasındaki muazzam uyum oldu. Özellikle Ryan'ın soloları o muhteşem breakdown'ların üstüne öyle güzel yayılmış ki, notalar sanki akıyor bomba etkisi yaratan ritmlerin üzerinden. Bu kaotik ortamı güzelleştiren de işte bu metalcore diyalektiği; bir yandan melodilerle içinize işlerken diğer yandan breakdown'ları peşpeşe önünüze çıkartarak deprem yaşamanızı sağlamak! Matt Janssen'in vokallerdeki enfes performansı da gözlerden kaçmıyor; sound yeterince deathcore ayarında değilmiş gibi bir de onun deathcore brutalleri biniyor ritmlerin üzerine. Sonuç ise : Shadows.

2011'in mutlaka dinlenecek albümleri sıralamasında ilk 10'a rahatlıkla girebilecek bir albüm; öne çıkan parçaları ise "Cry Of The Oppressed", "The Call" ve "Take Your Place" olarak belirtebilirim, çok güç bir ayrım yaparak. Öyleyse :
"This is where the change begins!!!"

Parça Listesi :
1. False Idols
2. The Call
3. Take Your Place
4. Overcome
5. Cry of the Oppressed
6. New Beginnings
7. An Offering
8. Hardened Hearts
9. Prepare the Way
10. One for All

3 Aralık 2011 Cumartesi

Velero - The River


Hardcore ile metalcore arasında varolan o ince doku bazen sihirli dokunuşlarla ve melodilerle kaybolur, ikisinin kısa bir sürede heterojen olarak birleşerek kaynaştığını ve keyifli bir yapı oluşturduğunu fark edersiniz. İndiana menşei gruplardan biri olan Velero da işte bu karışımı layıkıyla oluşturduğunu söyleyebileceğim sağlam bir beşli. Yakın zamanda Get Up Texas, Carry Your Ghost ve The Oppressor gibi sağlam müzikaliteye sahip gruplara her türlü desteği vermiş olan prodüksiyon şirketi First Strike Productions'ın yeni keşfi olmalarının yanında, bu prodüksiyondan çıkan grupların arasında old-school hardcore havasına en yakın duran grup olduklarını da belirtmeliyim. 

İlk albümleri The River ile karşımıza çıkan Velero, özellikle hardcore ritmlerinin arkasından patlayan yüksek baslı breakdown'lar ve tokat gibi çarpan brutal vokaller ile enerjilerini oldukça klas biçimde dinleyiciye aktarıyor. Albümde "Legion of Fearless" ve "Insurrection" gibi nispeten daha kısa ve akıcı parçalarla birlikte "Covetous" ve "Oh, The Trend" gibi uzunluk ve içerik bakımından da maksimum derecede doyurucu parçalar harmanlanmış. İki gitarist Billy Turnbull ve Austin Jones gerçekten de ritm-melodi dengesini harikulade biçimde oturtarak akıcılığı daha da arttırmış ve böylece parça trafiklerinde son derece belirgin bir melodik metalcore etkisi yakalamışlar. Nitekim düz ve basit riff'ler yerine bol armonili ve geçişli riff'ler tercih ederek daha melodik bir sound oluşturdukları aşikar -ki bunun örneğini "A Snake, A Diamond" adlı parçalarında da net bir şekilde görebiliyoruz. Örneklemek için parçayı aşağıdaki linkten dinleme imkanınız da var :
Parçalardaki tüm sözleri yazan adam grubun vokali Aaron Rice; agresifliğini ve duygusal yoğunluğunu hem vokal tekniği, hem de güçlü sözleriyle net olarak aktarabilen vokallerden biri olduğunu göstermiş oldu The River albümü ile. Parmakla gösterilebilecek performanslarından biri "Oh, The Trend" gibi vokali güç bir parçada görülmekle birlikte, parçanın başından sonuna dek enerjisini muhteşem şekilde iletiyor ve lirikal bazda güzel örnekler de sunuyor aynı zamanda. "If you can’t be real to the world be real to yourself. God has called you to be someone. Now go forth, with no hesitation!" gibi canlandırıcı ve doldurucu sözlerle dinleyeni ayrı bir modun içine sokuyor Aaron'un vokali. Öte yandan bu parçada davulcu Mason Gonterman da enfes bir performansı olduğunu söylemeden geçmemek gerek. Merak uyandırıcı ve ilgi çekici bir albüm kapanışı olmuş onun sayesinde.

Yaşam enerjisinin ve kendine olan inancın bolca doldurulabileceği The River albümleriyle ileriki zamanlarda da çok büyük işlerle karşımıza çıkacaklarının bir taahhütünü yapmış oldu Velero. Sonraki çalışmalarını merakla takip edeceğiz. 

Parça Listesi :

1. The Source
2. Legion of Fearless
3. Insurrection
4. Religious Conception
5. Covetous
6. Confluence
7. A Snake, A Diamond
8. Oh, the Trend