18 Ekim 2011 Salı

The Browning - Burn This World

Eğer trancecore tarzı tek bir grupla eşleştirilebilseydi, kesinlikle karşılığı The Browning olurdu. Dallas'lı dört gençten oluşan grup, Earache Records etiketiyle çıkan yeni albümleri Burn This World ile piyasaya yeniden damga vurdu. Elbette metalcore'un bu ara formuna kulak aşinalığı olmayanların ilk başta yadırgayan gözlerle yaklaştığını biliyoruz, işte bu albüm ise bulunan tüm tabuları yıkabilme kapasitesine sahip. Dinleyenin kulaklarını kemirmeyen ve çok sert olmayan trance beat'leri, metalcore'u metalcore yapan harikulade breakdown'lar ve grubun çoğu şeyi vokal Jonny McBee'nin brutalleri ile birleşince ortaya böyle aykırı, farklı ve heyecan dolu bir eser çıkmış.

Bu harika albüm, "No Escape" adlı kısa parça ile başlıyor -ki bu intro'da albümün ileri aşamalarında nelerle karşılaşacağınızın ipuçları bolca mevcut. Güçlü bir breakdown ve synth efektleriyle bezenmiş keyifli bir başlangıç. Hemen ardından gelen "Not Alone" ile enerjik girizgahımızı sürdürüyoruz. Albümün en sağlam parçalarından biri olmasının yanında, basit riff'lerin altında "işte bu!" diyebileceğiniz efektlerin ve hatta breakdown'ların birbiri ardına patlaması son derece dikkat çekici. Parçanın sonlarına doğru sanki bir dubstep, sanki bir acid house sound'uyla karşılaşıyorsunuz, fakat bu gidişat uzun sürmüyor ve enfes bir breakdown ile tekrar canlanıyorsunuz. Davulda Noah Robertson'un da outro kısmındaki performansı kesinlikle takdire şayan.

Albümün üçüncü parçası "Bloodlust", aynı zamanda albümün ilk video klip parçası olarak öne çıkıyor. Trance ritmleriyle başlayan ve harikulade bir breakdown+atak ile devam eden son derece agresif bir eser olduğunu söylemeliyim. Yine vokal Jonny tarafından kullanılan synth efektlerinin sıkça kullanıldığı da bir gerçek, fakat bu efektler öyle güzel trafiklerin arkasında kullanılıyor ki The Browning'e özünü veren tekniği işte burada keşfediyorsunuz. Bu farklı parçanın klibini aşağıdaki linkte izleyebilirsiniz :
Dördüncü parça, daha önceki EP'lerinde iki ayrı versiyonunu da dinlediğimiz "Standing On The Edge". Aynı zamanda 2010 sonlarına doğru klibi de çekilen parçanın enerjisi gerçekten baştan sona tavanda ve tek bir saniyesi bile boş geçmiyor. Elektronik efektlerin tamamı heyecan verici şekilde yayılıyor; ayrıca parçanın kapanış breakdown'ı tek kelimeyle sarsıcı bir etkiye sahip! Albümdeki beşinci parça "Burn This World" adını taşıyor ve bu parça da oldukça güçlü bir atak ile başlayarak kısa bir geçişle breakdown'a bağlanıyor. Trafik bakımından çok uç noktalar yok, ancak parçanın ortasında başlayan synth destekli geçiş kesinlikle anlatılmaz, yaşanır ve dinlenir denilecek türden. 6. parça "Ashamed" ise sakin bir beat ile başlarken deprem etkisi yaratan bir breakdown'a dönüşüyor ve daha ilk saniyelerinden itibaren yakanıza yapışıyor. "I will not change for you!" ve "Be proud of who you are!" gibi başkaldıran, güçlü sözleriyle de albüme yumruk vuran parçalardan.  

Albümün 7. parçası -yaşayan ölü- "Living Dead" ise gerilim filmlerini aratmayacak intro'suyla oldukça iddialı. Enfes efektlerle süslenen ataklar ve Jonny'nin agresif vokalleri, gerçekten vermek istedikleri o endişe, nefret, korku gibi duyguları çok başarılı bir şekilde tetikliyor. Ardından gelen "Forgotten" ise keyifli breakdown'ı ve karmaşık efektleriyle ayrı bir havaya sahip. Özellikle miksaj kısmında çok zorlu aşamalardan geçilmiş olduğu apaçık ortada, yalnızca "Forgotten" bile buna sahici bir kanıt niteliğinde. 9. sırada bulunan "Time Will Tell" de önceki EP'lerinde daha demo bir versiyonuyla karşımızdaydı. Fakat bu albümdeki "Time Will Tell", gerek miksajı, gerekse enstrümantal hakimiyetiyle bambaşka bir kuvvette. Parçanın tam ortasından geçen ve kapanışa imza atan iki ayrı breakdown'a söylenebilecek bir şey olamaz; tam anlamıyla bir "eargasm" kıvamında. Hemen arkasından ise "Tragedy of Perfection" geliyor ve insanı duvarlara tırmandıracak bir enerji yüklemesi yapan leziz bir breakdown ile kapıyı açıyor. Bu parçanın her anında ayrı bir heyecan mevcut, özellikle de synth efektlerinin davul ataklarıyla uyumu parçaya sanki bomba etkisi yaratmış. Albümün en sağlam parçalarından biri olduğunu söylersem ayıp olmaz. 

Burn This World'un sonlarına yaklaşırken, 11. parça "Dominator" karşımıza çıkıyor ve keyifli bir trance session üzerinden işleyen breakdown'un ardından altolarla kısa bir geçiş yapılıyor ve parça tabiri caizse "akıyor". Özellikle efektlerle donatılmış kısımlarında çok değişik hisler uyandırıyor; kapanışı ise işte bu "çok değişik" ifadesinin bir açıklaması gibi kulaklarınıza doluyor. Albümün 12. parçası "I Choose You" ise öncelikle efekt çeşitliliği ile göz-kulak dolduruyor, fakat davulda Noah'ın muhteşem bir performansı olduğunu da söylemek gerekir. O sağlam atakları bu kadar net çıkarmak her yiğidin harcı değil. Parçanın sonlarına doğru bu kez klavye efektleri öne çıkıyor ve ani bir breakdown ile sona ulaşıyoruz. Kapanış parçası "The Sadist" albümün en uzun parçası olmasının yanında sanki bir albüm özeti gibi. İçinde muhteşem trance beat'leri ve metalcore öğeleri barındırıyor -ki bu harmanın içinde hiçbirinden eksik kalmıyorsunuz, hem de son saniyeye kadar. 

Eğer tarza aşinalığınız varsa ve seviyorsanız, bu enfes eseri bir kez değil, sayısız kez dinleyeceğinizi garanti edebilirim. Fazla progresif öğeler barındırmayan 


Parça Listesi :
01. No Escape 
02. Not Alone 
03. Bloodlust 
04. Standing on the Edge 
05. Burn This World 
06. Ashamed 
07. Living Dead 
08. Forgotten 
09. Time Will Tell 
10. Tragedy of Perfection 
11. Dominator 
12. I Choose You 
13. The Sadist 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder